Page 64 - index
P. 64

ÖĞRETMEN OLMAK

Bu yazıyı mesleğinin ilk yılında, çiçeği burnunda bir öğretmen olarak kaleme alıyorum. Kimilerine
       göre “yeni yetme”, kimilerine göre “heyecan dolu bir genç” olarak… 2018 yılı eylül ayında ilk defa
       derse girdiğimde ayaklarım titriyordu. Üzerimde tarif edilemez bir heyecan vardı. Çocuklarla
tanışmak, hafızama unutmamak üzere yeni isimler ve yüzler kazımakla geçti ilk günlerim. Sonra onlarla
aramızda daha önce hiç kimseyle kurmadığım bir bağ oluştu. Zaman artık daha hızlı ve anlamlı geçmeye

                                                                       başlamıştı. Bugün ilk günün üzerinden aylar
                                                                       geçti, biliyorum ki aynı hızda yıllar da geçecek.
                                                                       Umarım hiçbir zaman o ilk günkü heyecanımı
                                                                       kaybetmem. Öğretmen olmak, bence her
                                                                       şeyden önce çocuklarımızın iyi bir insan olarak
                                                                       yetişmesine hizmet etmek, onların yüreklerine
                                                                       dokunabilmek demek. Aslında benim öğretmen
                                                                       olup olmadığımı şu anda söylemek doğru değil.
                                                                       Çünkü ektiğim tohumlar henüz büyümedi.
                                                                       Benim iyi bir öğretmen olup olmadığıma yıllar
                                                                       sonra öğrencilerim karar verecek. Eğer onlar
                                                                       bir gün beni iyilikle anarlarsa, ben öğretmen
                                                                       olmuşum demektir. Şu anda sadece öğretmen
                                                                       olabilmek için çabalıyorum. Onlarla birlikte ben
                                                                       de öğrenmeye devam ediyorum. Kendimi hiçbir
şekilde yeterli görmek gafletine düşmüyorum. Çünkü biliyorum ki kendimi yeterli görürsem onlar için
yarın dünden daha iyisini yapamam.
	
	 “Eserinin üzerinde imzası olmayan yegâne sanatkâr öğretmendir.” diyor Başöğretmen Mustafa
Kemal Atatürk. Bizler bir sanat ircaa ediyoruz, çok zor bir sanat hem de. İnsan yetiştirmek, insanların
hayatına olumlu dokunuşlar yapabilmek ciddi ve meşakkatli bir sanat. Bugün toplumumuzdaki her
birey aslında bizim eserimiz. Bu toplumda güzellikler varsa, bizlerin emekleriyle var. Bu toplumdaki
olumsuzlukların ve aksaklıkların sebebi de ne yazık ki yine bizleriz. Bugün yolumuzu aydınlatan âlimler
de, dünyamızı karartan zalimler de küçücük bir çocukken bizim sıralarımızdan geçiyor. Yıllarca onlara biz
ders anlatıyoruz. İşte bu noktada öğretmen olmak meselesiyle yüzleşiyoruz. Öğretmen, başarılı bireyler
yetiştirmekten daha önemli olarak iyi insanlar yetiştirmeyi hedef edinmeli. Her çocuk her derste başarılı
olmak zorunda değil. Her çocuk en iyi öğrenci olmak zorunda değil. Ancak bizim eğitim sistemimizden
çıkan her çocuk vatanını seven ve ona ne olursa olsun hizmet etmeyi düşünen iyi bir birey, iyi bir vatandaş
ve iyi bir insan olmak zorunda. Önümüzde uzun yıllar ve pırıl pırıl gençler bizi bekliyor. Allah bizlere zalim
değil âlim, cehil değil ehil yetiştirmeyi nasip etsin.

                                                                                        Mehmet Han TELLİ
                                                                                            Türkçe Öğretmeni

                                                                                       Hursunlu Ortaokulu

                                                       64
   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69